Geri Dön

''keep'' ile ilgili en çok kullanılan 50 fiiller listesi

Genel

07.05.2025 14:39:04

''keep'' ile ilgili en çok kullanılan 50 fiiller listesi - SPEAXON Blog Görseli
Bir şeyi yapmaya devam etmek veya bir durumun sürmesini sağlamak. Özellikle devamlılık, sahiplik, koruma ve kontrol anlamlarında oldukça yaygın kullanılır.

keep going – devam etmek

Keep going until you reach the station.

(İstasyona ulaşana kadar devam et.)


keep in touch – iletişimde kalmak

Let’s keep in touch after the project ends.

(Proje bittikten sonra iletişimde kalalım.)


keep calm – sakin kalmak

Try to keep calm during stressful situations.

(Stresli durumlarda sakin kalmaya çalış.)


keep quiet – sessiz kalmak

Please keep quiet during the movie.

(Film boyunca lütfen sessiz olun.)


keep trying – denemeye devam etmek

Even if you fail, keep trying.

(Başarısız olsan bile denemeye devam et.)


keep moving – hareket etmeye devam etmek

We must keep moving to reach before sunset.

(Gün batmadan önce ulaşmak için hareket etmeye devam etmeliyiz.)


keep smiling – gülümsemeye devam et

No matter what happens, keep smiling.

(Ne olursa olsun, gülümsemeye devam et.)


keep a secret – sır tutmak

Can you keep a secret?

(Sır tutabilir misin?)


keep safe – güvende kalmak

Keep safe during the storm.

(Fırtına sırasında güvende kal.)


keep warm – sıcak kalmak

Wear a jacket to keep warm.

(Sıcak kalmak için ceket giy.)


keep busy – meşgul kalmak

I try to keep busy so I don’t think about it.

(Düşünmemek için meşgul kalmaya çalışıyorum.)


keep away – uzak durmak

Keep away from the edge of the cliff.

(Uçurum kenarından uzak dur.)


keep out – dışarıda kalmak

Keep out of the construction site.

(İnşaat alanından uzak dur.)


keep on doing – yapmaya devam etmek

Keep on practicing every day.

(Her gün pratik yapmaya devam et.)


keep back – geri durmak

The police asked the crowd to keep back.

(Polis kalabalıktan geri durmalarını istedi.)


keep up – ayak uydurmak

Try to keep up with the group.

(Grupla aynı tempoda gitmeye çalış.)


keep down – bastırmak, azaltmak

Try to keep your voice down in the library.

(Kütüphanede sesini alçak tutmaya çalış.)


keep to yourself – kendine saklamak

He keeps his feelings to himself.

(Duygularını kendine saklar.)


keep track of – takip etmek

I keep track of my expenses in a notebook.

(Masraflarımı bir defterde takip ederim.)


keep an eye on – göz kulak olmak

Can you keep an eye on my bag?

(Çantama göz kulak olabilir misin?)


keep someone waiting – birini bekletmek

Sorry to keep you waiting.

(Beklettiğim için üzgünüm.)


keep promises – sözünü tutmak

He always keeps his promises.

(O her zaman sözünü tutar.)


keep a diary – günlük tutmak

She keeps a diary of her travels.

(Seyahatleriyle ilgili günlük tutar.)


keep in mind – aklında tutmak

Keep in mind that she’s allergic to nuts.

(Fındıklara alerjisi olduğunu aklında tut.)


keep doing something – bir şeyi yapmaya devam etmek

They keep calling me at night.

(Beni gece boyunca aramaya devam ediyorlar.)


keep someone company – birine eşlik etmek

I’ll keep you company while you wait.

(Beklerken sana eşlik ederim.)


keep up the good work – iyi işe devam etmek

You’re doing great! Keep up the good work!

(Harika gidiyorsun! Bu şekilde devam et!)


keep fit – formda kalmak

She runs every day to keep fit.

(Formda kalmak için her gün koşar.)


keep in line – disiplinli tutmak

The teacher tried to keep the students in line.

(Öğretmen öğrencileri disiplinli tutmaya çalıştı.)


keep under control – kontrol altında tutmak

Try to keep your emotions under control.

(Duygularını kontrol altında tutmaya çalış.)


keep a low profile – dikkat çekmemek

After the scandal, he tried to keep a low profile.

(Skandaldan sonra dikkat çekmemeye çalıştı.)


keep someone posted – birini bilgilendirmeye devam etmek

Keep me posted about any changes.

(Herhangi bir değişiklik olursa beni bilgilendir.)


keep up appearances – dışarıya iyi görünmek

They are broke but still try to keep up appearances.

(Parasızlar ama yine de dışarıya iyi görünmeye çalışıyorlar.)


keep a close watch – sıkı gözlem yapmak

Doctors are keeping a close watch on the patient.

(Doktorlar hastayı sıkı gözlem altında tutuyor.)


keep a distance – mesafe koymak

Try to keep a distance in crowded places.

(Kalabalık yerlerde mesafe koymaya çalış.)


keep a record – kayıt tutmak

They keep a record of all phone calls.

(Tüm telefon aramalarının kaydını tutarlar.)


keep pace with – hızına yetişmek

It’s hard to keep pace with technology.

(Teknolojiyle aynı hızda gitmek zor.)


keep someone from doing – birinin bir şey yapmasını engellemek

Nothing can keep me from loving you.

(Hiçbir şey seni sevmemi engelleyemez.)


keep notes – not tutmak

Keep notes during the lecture.

(Ders sırasında not tut.)


keep someone in the loop – birini süreçten haberdar etmek

Please keep me in the loop about this decision.

(Bu kararla ilgili beni bilgilendirmeye devam et.)


keep still – hareketsiz kalmak

Keep still while I take the photo.

(Fotoğraf çekerken hareketsiz kal.)


keep your eyes open – dikkatli olmak

Keep your eyes open for any danger.

(Herhangi bir tehlikeye karşı gözünü açık tut.)


keep it up – böyle devam et

You’re improving fast – keep it up!

(Hızla gelişiyorsun – böyle devam et!)


keep a promise – verdiği sözü tutmak

Always keep your promises.

(Her zaman verdiğin sözü tut.)


keep cool – serinkanlı kalmak

Try to keep cool even when angry.

(Kızgın olsan bile serinkanlı olmaya çalış.)


keep secrets – sır saklamak

She can’t keep secrets.

(O sır saklayamaz.)


keep up with the news – haberleri takip etmek

I try to keep up with the news daily.

(Günlük olarak haberleri takip etmeye çalışırım.)


keep in shape – fit kalmak

Swimming helps me keep in shape.

(Yüzmek formda kalmama yardımcı olur.)


keep late hours – geç saatlere kadar ayakta kalmak

He keeps late hours because of his job.

(İşi nedeniyle geç saatlere kadar ayakta kalır.)


keep your head up – başını dik tutmak

Things will get better. Keep your head up.

(Her şey düzelecek. Başını dik tut.)


“One word a day keeps fear away.”

Günde bir kelime, korkuyu uzak tutar.